19 Eylül 2015 Cumartesi

Mozaik

"Mozaik nedir ?"    ".................mmmm.......... ne bileyim ben banane"

2 ay öncesine kadar sorsalar böyle derdim. Kader beni mozaik yapmaya itti :

Ben erasmustan döndüğümde evde tadilat vardı ve annem evin girişine bir kış bahçesi yaptırmaya karar vermişti. ( kış bahçesi : evin girişinde camekan bir bölüm , 12 m2 falan oluyor. Kışın dışarıda oturuyormuş havası vermek için.

Kış bahçesinin ortasına da bir göbek almak istedi. ( göbek ; fayansların olduğu odanın tam ortasına konan şekilli büyük fayans-granit)

Mesela:


bunun gibi....


Neyse gittik baktık ulus rüzgarlıda. Bir fiyatlar söylüyorlar uçuk kaçık.

Delirdim resmen ya bu nasıl iş böyle , millet bizi kazıklayacak 2 alaturka motife.

Anneme dedim "ben yaparım ya bundan ne var yani?"

Tabi önce ciddiye almadı ama ısrarcı oldum.

Önce rüzgarlıda dükkan sahibinin oğlu olan arkadaşla düşündük taşındık "nasıl yaparız?" diye.

Motif olarak hitit güneşini belirledik.

Önce graniti kırıp kırıp yapmayı önerdi. benim de aklıma yattı hem de ucuz olacaktı.

Daha sonra bir türlü bizim istediğimiz renkte granit fayans bulamadık. En sonunda da bi tane fayansçı bizi inceden haşlayınca , annemle ayar olduk ve çıktık.

Tanıdık dükkan sahibi bize "sizin işinizi çözse çözse bircan mermer çözer" dedi.

http://www.bircanmermer.com.tr/

mermer de pahalıymış birer cm3 lük mermerler halinde 1 kilo mermer 10 lira idi. biz de 2 m2 civarı yapmak istiyorduk bu da eder 20000 taş 40 kilo yani 400 lira

                                         


daha sonra çok çömez olduğumuz için ne yapmamız gerektiğini anlattı bize. önce ozalitçiden istediğimiz figürün çıktısını alacaktık. sonra onun üstüne naylon ve onun üstüne de file yapıştıracaktık. ve işe koyulacaktık.

figürümüzü seçtik:


                                       
farkettiyseniz hitit güneşi asimetrik ,yapıldığı dönemde çok becerikli değilmiş yapan. belki de bi anlamı vardır. bilmiyorum o kadarını.

ozalitçiden çıktı aldık serdik yere, üstüne naylon ve fileyi de serdik daha sonra:






anam da yardım etti arada bir sağolsun:





















bitmesine yakın ,etrafı için taş seçtik ve sınırları belirledik :






sonra ustalar döşedi , altına kalekim üstüne derz şeklinde:






"e bunda ne var?" derseniz 20 tane 200 tane 2000 tane kolay ama 20000 taşla zor oluyor baya.






3 Eylül 2015 Perşembe

Erasmus


     Geldik memleketimize... herkes soruyor "erasmus nasıldı?" diye. "Güzeldi" diyorum ufak tefek anlatıyorum 30 saniye , konu değişiyor hemen. Zaten gerçekten dinlemek istediklerini de sanmıyorum.

     Ha gittik ha gitcez dedik 4 şubat sabahı yola çıktık, çok duygulanmıştım. İndik uçaktan 3 Türk. Daha sonra onlar kendi kampüslerine yakın yurt için yola çıktılar , ben de onlardan ayrıldım yolda , kendim gittim. Babam "oğlum taksi tut öyle git" demişti , ben dinlemedim babamı karlı çıktım. İlk gece sora sora yurdu buldum. Yattım uyudum , ilk gece çok soğuktu , kalörifer çalışmıyordu.


    Yurt kadrosu :




                         İyi de davranıyorlardı, hiçbir sıkıntı çıkarmadılar. (en sağdaki türk ;) ) 

       Fotoğraf Cacilhas'tan....

   -- gitmeden önce almanız gerekenleri önceki yazımda yazmıştım. Onları yanınıza mutlaka alın.

   -- bence vardığınız gün toplu taşıma tercih etmelisiniz, hem ucuz olur hem de daha iyi keşfedersiniz şehri. Avrupa'da ulaşım imkanları çok geniş. Bu imkanları değerlendirin.

    Tabii ki her günü üst üste yazmayacağım. Sabah kalktığımda ilk iş okulu keşfetmek oldu , aldım büyük bir hevesle patenlerimi yanıma duration sheet'imi imzalatmaya gittim. Oradaki personel çok yardımcı oldu bana. Hanımlardan biri patenleri görünce "onlarla nereye gitcen?" dedi. Ben de "feribot iskelesine gidecektim" dedim. Kadıncağız şaştı kaldı, Otobüsü önerdi bana. Deneyeyim dedim yarım saat bekledim , "bari patenle gideyim" dedim. Demez olaydım... Yollar hiç uygun değil patene! Neyse , kör topal gittim iskeleye patenle. Patenle normalde 30 dk sürmesi gereken yol, 1.30 saat falan sürdü. Gittik; Portekizce kursuna kayıt yaptırdık.


Universidade Nova de Lisboa , Faculdade Ciencias e Tecnologia. (Bizim okul ehehe) 


Nova FCSH , Portekizce Kursunun olduğu fakülte.
      İlk haftalarda "welcome day"olur her okulun / fakültenin. Mutlaka gidin kaçırmayın. FCT (Benim fakülte) 3 martta başlıyordu. Dolayısıyla FCT'nin Welcome day'i de 3 marttan sonra olacaktı. Ben de arkadaşlarımın olduğu fakültenin (FCSH'nin) welcome day'ine katıldım. 3 topluluğa da kaydoldum. Yaptığım ilk mallık buydu. Daha sonradan ESN'in yeterli olduğunu farkettim. Diğerlerine o kadar da gerek yokmuş.

 

     Yemek de başka bir dert: hemen bir alışveriş merkezinden tava, tencere, bardak, tabak, çatal, kaşık ve tabak aldım birer tane. İlk zamanlar insan neye ihtiyacının olduğunun farkına varmıyor. Zamanla peynir , zeytin vs. aldım. Tost , yumurta falan yaptım sabahları. Genellikle akşamları da bol miktarda makarna yedim


İlk zamanlar çok hevesli olduğum için yemek yapmaya , öğünler daha zengin oluyordu:

Hevesle yapılmış sosisli biberli omlet:

                                                  


Tipi pek de güzel olmayan tonbalıklı makarna :















Bu da salçalısı :



Değişik bir makarna daha


Alışveriş yapmayı hep sevmişimdir :) 



Alışveriş işlerinde Zeynep Özay'ın çok yardımı oldu, ona buradan teşekkür ediyorum. 




  -- Hemen hemen her üniversitede ESN vardır. Mutlaka ESN'e kaydolun , etkinliklerini takip edin, bol bol arkadaş edinirsiniz.

   --Eve kapanmayın bol bol keşfedin, Şehirde ESN ya da türevi gurupların welcome triplerine katılın.


                                              
                                            
                                             (güz döneminin welcome weeks takvimi)



   -- Gittiğinizin 2. 3. günü ufak bir mutfak alışverişi yapın, hergün dışarda yemek imkansız. Bir süre sonra dışarıda yemek daha rahat gelecek fakat yine de elinizin altında ufak bir yemek takımı bulundurun.


  İlk ayım Welcome zımbırtılarıyla geçti. 76 Euroluk ful aylık bilet aldım, bol bol otobüse , metroya , feribota bindim. Zaten ders de yoktu ; bol bol gezdim lizbonu. daha sonra 23 şubatta Ersin ; 25 şubatta ilker geldi.


                                   


                                    



                                    


                                   

                                   


   İlker için ESN'in Porto gezisine bilet almıştım. Geziler gerçekten piyasaya göre uygun fiyatlı: 3 günlük gezi 70 Euroydu. Herşey dahildi içine. git gel 20 eu olsa minimum, hostel günlüğü 15 eu olsa zaten patlıyor fiyat. Bu yüzden gurupla gitmek daha mantıklı gibi geliyor bana.






    Gittiğimizde hep yağmurluydu, ama olsun , yine de efsaneviydi.

    --geziler efsane olur, gidin, pişman olmazsınız, takipte kalın.

    -- yalnızsanız ve ingilizceniz biraz vasatsa , bitiksiniz, Bol bol ingilizce pratiği yapın.

    Yurt faslı 2 ay sürdü, bu 2 ay içinde ortama alıştık , bol bol pinpon oynadık. yurt ahalisi biraz inek ; bol bol ders çalışıyorlar

   bol bol almada tarafını gezdik (FCT'nin bulunduğu yer , Lizbonun karşısı)


                                    


                                     

yurt odaları da böyleydi , biraz bakımsız ama temiz bir yurttu,






 Mutfaklar ortaktı , görgüsüz çoktu ve eşyalarımız çalınırdı bazen ;





Yurt binası ;




Yurt gerçekten baya uzaktı ; 



Okuldan şehre inmek için , önce siyahla çizdiğim tramvay hattına biniyorduk , 25 dk sürüyordu,
                             

Tramvay buradan kalkıp cacilhas'a gidiyordu.

                  


 oradan cacilhas'taki feribota biniyorduk --kırmızı çizgi-- o da 15 dk,

Cacilhas burası, tramvay hattı köprünün beri tarafından geliyordu , burası tramvayla feribotun birleştiği yerdi.

feribot cacilhas - cais do sodre arası çaışıyordu,


     
Cacilhas'tan - Cais do Sodre'ye giden bir feribot, (karşısı Lizbon tarafı oluyor, geminin hemen üstünde gördüğünüz sarı ev civarı bizim evin oralardı)
                                     
                              


Cais do Sodre iskelesi ; buradan resmin sol tarafına doğru yürüyorduk. --yeşil çizgi-- 1km falan,  o da 20 dk sürüyordu.

  


bizim evin sokağı ; 




, e yurt da uzak olunca ilkerin ısrarıyla işte bu sokağa taşındık , rahat ettik.

   Evi de Porto'da tanıştığımız arkaradaşlar sayesinde bulduk.

  Taşınmak baya meşakatli oldu , 1er bavul gelmiştik ,3 er bavul taşıdık neden anlamadım.

  odaları tuttuktan 5 gün sonra taşındık ,


   İlk taşındığımız gün parti vardı evde , pek aram yok öyle şeylerle benim, hergün katlanamıyorum , içimden "hergün böyleyse sıçtık" demiştim. Hergün öyle olmadı.


  Ev baya dağınıktı , sürekli sigara içiliyordu , ilkerle odalarımız penceresizdi ama ev şehrin ortasında denize bakınca ve 8 kafa insanla beraber kalınca bunları o kadar dert etmedim. Hem de aylık 76 eu bilet parasından da kurtulmuştuk.

azcık bir deniz manzarası:

                                 

böyle de bir evimiz vardı :


                                  

-- eğer okulunuz şehre uzaksa kesinlikle şehrin içinde eve çıkın ,erasmus hayatı geçmiyor yurtta, akarsınız partilere ,yeni yemekler yersiniz , 2 insan görürsünüz.

-- gideceğiniz şehirde erasmus öğrencilerine özel evler olabilir , oraları tercih edin.

   Bizim ev 1 fransız 1 brezilyalı 1 ingiliz 1 italyan erkek , 2 hırvatistanlı 1 de alman kızdan oluşuyordu.

   Kızlarla aram çok sıkı fıkı değildi ama bizim gençlerle takılmak eğlenceli oluyodu.

   Tomas :

 

 kendisi brezilyalı , brezilyalılar portekizlilerin aksine çok daha sevecen insanlar. bu eleman da iyiydi , baya sevilirdi erasmus çevresinde. zaten 1 senelik yapıyormuş erasmusunu.

  Tiago :


kendisi fransız;  parası pulu vardı , boyu posu vardı , tipi mipi herşeyi tamdı , fakat ful evde takılıp bilgisayarda vakit öldürmeyi tercih ederdi. hiç ders çalışmazdı , sabah 6 da yatıp öğlen 3 te kalkardı. muhteşem yemek ve tatlı yapardı , gönlü boldu


Shabob:



İngiliz, aslen afrikalı ; bol ders çalışır, çok dışarı çıkmazdı , iyi adamdı pek sesi soluğu çıkmazdı. Ana dili ingilizce olması sebebiyle çok bişey anlamazdım.

Diğer ev arkadaşlarıyla fotom yok komple var ama 1 tane :)




soldan sağa : ilker , romana , karla , Isa , Roberto ; alttaki de tomas.

romana iyiydi , karla biraz sertti ama o da iyiydi , isa çok kendini beğenmiş biriydi ( aslında üst komşumuz). roberto da iyi biriydi çok sevilirdi.

alman kızla hiç fotomuz yok pek hoşlanmazdım kendisinden.kötü biri değildi ama hayat tarzı bana çok tersti.



insanlar bizim eve takılmaya çok gelirlerdi. üst katta kaldım 5 gün falan, hiç ruh yoktu mesela o evde.

bizim ev bambaşkaydı ruhu vardı resmen.



Hep evde durmadım tabi , zaten dışarıyı gezmeyi seven ve yeni insanlarla tanışmaya meyilli biriyim. Her perşembe running thursday vardı ona katıldım , ptesi çarş portekizce kursu vardı. bolbol paten kayıyordum. birgün köpek kovaladı feci düştüm, ondan sonra çok paten kaymadım. ilgimi çeken festivallere gittim etkinliklere gittim.

Çoğunlukla sabah erken kalkıyordum , salmamaya çalışıyordum kendimi.

rota da tapas diye bir etkinlik vardı mesela , onu çok beğenmiştim ;

Şehrin merkezinde 52 tane restoran var, bunlara gidiyorsun , herbirinde belirli bir tabak ve 1 bira 3 eu idi.tabak dediğim şey ufacık birşey , tadımlık , 1 lokmalık yemeklerdi.





bunlar da yemekler idi





barcelona dediği, bira barcelona birası , etkinlik biranın etkinliğiydi.


bizim running thursday'i düzenleyen eleman bir marathon koşucusuydu , tam bir çılgındıı , millete "bizimle koş" diye bağırırdı, san marinoluydu.

                                                     



En baştaki eleman, 8 km koşardık.

bazen de kendim koşuya çıkıyordum, özellikle sabahları iyi oluyordu.

Arada gece ilkerle çıkıp şehirde dolaşıp sahilde oturuyorduk.

şehre taşınınca bol bol mcdonalds yedim. 1 bigmac , 1 portakal suyu 2 salata  toplam 5.5 eu idi, favori menüm buydu.

                              

orada kola yerine portakal suyu da verebiliyorlar. 5 eu orada ucuz kalıyor ,türkiyede pahalı  oluyor.

çok fantastik yiyecekler vardı, salyangoz falan yiyorlardı. bizim mutfağımız gerçekten çok daha lezzetli çok daha güzel. onların mutfağı dandikti.

hintliler bol bol dönerci dükkanı açmışlar berbattı dönerler. yağ fışkırıyordu içinden.

bir de lokantamız vardı , çok güzel yemekleri vardı , oradaki aşçı kadın beni çok severdi.


                                 

    artık birine mi benzetiyordu beni bilmem ama kendi elleriyle tatlı yedirirdi :D


   birde efsane bi dondurmacımız vardı, birgün kadın az dondurma koydu , ben de "buraya 2 günde bir geliyoruz daha fazla koyuyordunuz normalde" dedim , ilker de o sırada " abi ............ şimdi ya " gibi ters birşey dedi , ben de bastım gittim sinirlenip. ondan sonra birdaha gitmedik ama çok ekmeğimizi yediler.

                                    





-- etkinlikleri takip edin , bol bol etkinlik vardır, kafanıza yatana gidin, yalnız gitmeyin arkadaşlarınızı da alın yanınıza,

--asla pes etmeyin, "ben yoruldum burada yaşamaktan" demeyin , yemeğinizi yiyin , sporunuzu yapın , salmayın kendinizi.



yurtdışına gittiğinde insan ister istemez birşeyler alıyor.

ben bol bol diorama malzemesi spariş ettim , 200 eu miktarında.




                         

bi de ducati uzaktan kumandalı motosiklet var . 2 tekerli kontayla dönüyor :

                      

bunlar sadece bir kısmı,

bir tane washburn travel guitar aldım ,200 eu tuttu o da:

                                    


                                            

Güzel vakit geçiriliyordu bu gitarla. bol bol çaldım.

bir de 200 euluk roller hokey malzemesi aldım, quad patenle oynanıyor. en pişman olduğum yatırım oydu, gerçekten üzdü beni



bu hokey tipini italyanlar ve portekizliler özellikle seviyorlar.

ilker türkiyeye gitti 3 günlüğüne , anneler gününde annesine süpriz yaptı . bana sorduğunda "ben olsam gitmezdim" dedim. ama o gitmeyi tercih etti ve gittiğinde benim bir kısım eşyamı da götürdü.

o olmasa ben dönemezdim o kadar eşyayla , kendisine teşekkür ediyoruz buradan.



giderken havaalanına bırakmıştım , dönerken de aldım kankamı , o gün spor olsun diye havaalanına koştum 13 km :)




Son ay bol bol ders çalıştım. Geçtim sınavlarımı.

okula hiç gitmediğimiz için hepsinden büte kaldık, yalnızca makinayı ( ödevle geçiliyordu ) geçtik. ben ayrıca portekizce kursunu da geçtim.

Portekizce kursunu geçtiğime dair belge :


en korktuğum buydu ama bol bol çalıştım geçtim çok şükür, hocamız bir garipti , yine de pes etmedim çalıştım. çalışınca oluyor hacı.

sinyali zor geçtik sorular hakkında hiçbir fikrimiz yoktu çünkü hocanın tarzını bilmiyorduk , yine de iyi kötü geçtik 20 üstünden 11 ile

sinyal hocamız da sevimli bir adamdı :

                              

istatistikçimiz bizle çok ilgilenmedi , beni başka bir hocaya yönlendirdi istatistik dersini de son anda 20 üzerinden 13 le geçtim.3 gün ders çalıştım ful , 1 gece hiç uyumadım sabah sınava girdim. 25 inde sınav oldum 26 sında uçağım vardı.


bizle ilgilenmeyen hoca bu :


onun yerine bana 2 günde bol bol ders anlatıp benim geçmemi sağlayan babayiğit de bu :



öğrenci işleri de çok kraldı baya yardımcı oldular bana , herşeye yardım ettiler :

                                       




Bir de erasmus koordinatörümüz vardı , sakin tatlı bi adamdı. Sağolsun o da çok uğraştı bizle.

                                           

Dersler bitti başladık bavul hazırlamaya... 2 günde 4 paket bagaj hazırladım , ilkerin yardımlarıyla 4 ünü de hiçbir ekstra ücret ödemeden geçirdim. toplam 42 kiloydu. bu konuda kurnazım.

bunlar toplanmadan önceki halleri::




içi dolu turşucuk. büyük bavulun tamamına yakını model araba ve motosikletler



bu da gitar, etti 4.
                            

bir de onur beylerle hatıra fotografı çektirdik ::: 




Tekrar söyleyeyim , ilker sayesinde bütün eşyalarımı geri döndürebildim. o gitti geldi türkiyeye ve benimde eşyalarımı götürdü , sağolsun varolsun.

Ben yazmaktan yoruldum. 2 aydır yayınlayamadım. anlatacak çok çok çok daha fazla şey sığdırdım 5 aya. o kadar çok fotoğraf var ki koymak istediğim.... pes ediyorum şu an. bitti bu yazı da.

erasmusa gidin , anlatılmaz yaşanır. ben ne desem boş.

Hoşçakalın