24 Ekim 2014 Cuma

Vay Arkadaş


Sınavlar başlıyor , artık çok yazamam, derslere konsantre olmaya çalışıyorum sadece. Bu dersler , okul çok başka bir yerden bize birsürü şey katıyor aslına bakarsanız:

Birsürü iletişim etkileşim ve arkadaşlık...

her 7 senede bir arkadaşlarımızın yarısını kaybederiz ve o yarısı yerine yenileri gelir , arkadaşlık bir devirdaimdır. Hep değişir o kişiler bulunduğunuz konuma , yere göre.

mesela bi ilker talat can kutlucan var ( şu an gömüyorum onu ) bizim bölümde kendisi, okula gelmezse hiç görüşmeyiz biz bunla , biz bu herifle ilkokulda dershanede bi de lisede dershanede aynı sınıftaydık; hep ortak yönlerimiz bizi bir araya getirdi: ders olsun motor olsun okul olsun, bunlar hep bizi birleştirdi ve malesef ki biz okul bitince yine pek görüşmeyiz. bu herifle aramız gayet iyi, kimseye de sitem etmiyorum; belki de ben malım millet zor katlanıyor bana bilemiyorum.

iyice ifşa edeyim :





bu işler böyle , ortak yön kalmayınca ortak yer kalmayınca kimse kimseyle görüşmüyor malesef.

bi arkadaşım vardı kız , yemek yemeye falan giderdik okulda , bol bol sinemaya giderdik , vakit gecirirdik caydır kahvedir kütüpte takılırdık. daha sonra o mezun oldu evlenecek oldu sözlendi gitti. artık onla da -telefonla bile- görüşmüyoruz iletişim kurmuyoruz. ahh o günler dedirtiyor bana kendisi. (sansür)



Şimdi kim bilir kimlere öğretmenlik yapıyor. Arkadaşımıza burdan başarılar dileyip selamlarımızı gönderiyoruz.

Mesela bizim bölümdekiler , dersler itibariyle sürekli beraberiz keratalarla , sağolsunlar bende emekleri çok, onların sayesinde birçok dersi geçtim çok yardımcı oldular. ben de elimden geleni yaptım onlar için hepsi süper adamlar. fakat okul birgün bitecek, çok meraktayım acaba görüşecekmiyiz onlarla yollar ayrıldığında...























Görücez bakalım nasıl olacak...

Sizin de varmı yıllardır görüşüp kopmadığınız arkadaşınız ? yıllardır bütün samimiyetinizi gösterdiğiniz dostunuz? ama az değil böyle 8 senedir falan? benim yok açıkçası öyle uzun dönemli kendimi yanında rahat hissettiğim kankama... aaa bi tane var onla da arada sırada görüşürüz ; unutturdu kendisini, fantastik değişik bir insan, içinde iyi biri var onun.
..... ama fotosunu bulamadım ;(

kimi çoğu hayırsızdır pek aramazlar eğer siz de aramazsanız... bazıları öyle değildir sık sık görüşelim takılalım bişeyler yapalım vs derler. işte onlar sizden çok farklı olsada görüşürsünüz sık sık; eğer siz de hayırlıysanız....

























bazen aylarca aramayıp sormayıp sonra dönen arkadaşlar olur, hani herkesin lise tayfası vardır ya , o yok bende , sadece bi kişi kaldı valla :)





Bazıları da çeker gider başka diyarlarda yeni yollara saparlar aniden. belki de siz ikna etmişsinizdir gitmesi için.... işte bazen bazı insanların gitmesi aranızdaki bağı daha da güçlendirir , onu daha yakında hissedersiniz.




arkadaşın arkadaşı , seninde arkadaşın olabilir.işte o; seni o arkadaki çimlere gömen eski sevgiliye duyduğun siniri paylaştığın kişidir




hepsiyle yıllarca görüşmek isterim , bütün arkadaşlarımı olabildiğince çok sevmeye çalıştım. fakat kimisi kıymet bilmiyor, bir kısmı sana hakaret ediyor kendisini çok birşey sanıyor seni küçümsüyor. kimisi çok değişiyor cin olmadan adam çarpmaya kalkıyor. biz ise napıyoruz bu sırada? o arkadaşlığı kurtarmaya çalışıyoruz. YANLIŞ. çok yanlış. bir arkadaşlık bitiyorsa bitmeli. muhtemelen sizi küçümseyen horgören kendini beğenen kişi kendi iç dünyasıyla , o kalbindeki insanla barışık değildir. siz ne olursanız olun kendi benliğinizden ödün vermeyin. çocuksu biriyseniz o çocukluktan vazgeçmeyin mesela. tabi o çocukça tavırları dizginleyebilirsiniz. ama kimse sizden olgun olmanızı beklemiyor. dürüst ve iyi insanlar sizin sadece dürüst olmanızı beklerler.

Chesterfield ekibinde çalışmak üzere mas danışmanlık diye bir firma beni bulmuştu. aradılar ; a2 ehliyet istiyolarmış. okey dedim görüşmeye gittim. 42 kişiyi eleyip beni seçmişler. nasıl sevinmiştim anlatamam. çok istiyordum o işi , çünkü o zamanlar yukarda bahsettiğim sevgilimden yeni ayrılmıştım. 4 kişi olacaktık. içimden sürekli "ne olabilir ki 4 arkadaş 10 numara takılırız" diye düşünüyodum.

hiç öyle olmadı arkadaşlar. o kadar farklı insanlar var ki , o kadar acayiplerdi ki. bu acayiplik benim kıllığımla ekstra reaksiyona giriyordu. enerjimiz bitiyordu. etrafındakilere o kadar yüksekten bakıyorlardı anlatamam sizlere... o tipleri bilirsiniz , hani lisenin kuul çocukları sanırlar kendilerini artis gezerler hep ama hepsi samimiyetsizdirler. insanları gömmeye yer ararlar. ben de öyle mücadeleci biri değilimdir, son günlerde bırakmıştım mücadeleyi , az takılmaya çalışıyordum onlarla. çok farklıydık çünkü. fakat bu bile battı onlara " niye bizle takılmıyorsun tek takılıyorsun" diye trip attılar bana. aslında ne takılacam siz gibilerle olurdu cevabım , fakat diyemiyosun , iş işte.


Denginiz olmayanlarla takılmayın arkadaşlar. ben gibi boka batarsınız. denk derken : insanlık açısından denk diyorum.



o kız ne huysuzdu arkada bee arkamda oturan, elimden geldiğince iyi niyetli hassas davrandım ama hep suratsız hep uyuzdu.işte chester ekibinde arabalarımız buydu.


kısacası , siz değişen insanlara ayak uydurmaya çalışmayın, bırakınız gitsinler kendi yollarına. ben burdaki dostlarımın sayısının 10 katı kadar kişiyle kavgaettim. kendi açımdan bakınca hepsi samimiyetsiz ve duvarlarını kalınlarştıran insanlara dönüş
üyorlardı. eminim onlardan çok daha iyilerini bulacaksınız. aradığımız şey samimiyet olmalı. insanların duvarları ince olmalı. kısa sürede insanların kalbine inebiliyorsanız ne mutlu size. unutmayın mühim olan sizin mutluluğunuz , arkadaşınız diye sizi kırmalarına izin vermeyin.samimiyeti elden bırakmayın , asla ama asla kendinize yabancılaşmayın, kendimiz olalım. başkasına benzemeye çalışmayalım. işte kendimizle barışık olup özümüzü bulursak gerçek arkadaşlara gerçek anılara sahip oluruz. hepimiz için böyle. emin olun etrafınızdaki bir çok ilişki yalan üzerine kurulu.

insanların kendilerine söyledikleri yalanlar üzerine kurulu.

eminim ki hepimizin birçok dostu olacak,

bizi düşünenleri unutmayalım biz de onları düşünelim.

iyi geceler :)







14 Ekim 2014 Salı

Sistem

Bazı tribe girmiş arkadaşlar vardır. onlar herşeyin en mükemmelini bilirler , bazısı da hayat hakkında fazlasını düşünmüştür.

hani bilirsiniz "sistemin parçası oluyoruz istemediğimiz bölümde okuyoruz" zart zurt derler. insanı iyice karanlığa sürüklerler. halbuki geçeği yansıtmazlar onlar. sadece içindeki umutsuzluğu size lanse ederler.

peki nasıl oldu durumlar:

hepimiz biliyoruz ilk insanları falan , taş taşıyıp ev yapmışlar koşmuşlar hoplamışlar zıplamışlar geyik falan avlamışlar , sonra tarıma , hayvancılığa başlamışlar; çobanlık yapmışlar ne yiyeceklerse onu toplamışlar ne giyeceklerse onu dikmişler birleştirmişler, silahlarını taştan tahtadan yapmışlar . çok ihtiyaçları yokmuş zaten bilmediğiniz şey sizin ihtiyacınız olamaz.

daha sonra yeni şeyler çıkınca yeni ihtiyaçlar çıkmış , savaş diye bişey bulmuşlar , koca dünya onlara yetmemiş , kılıç ustaları çıkmış mesela , din çıkmış ibadet çıkmış kilise ihtiyaç olmuş. güçlü olan zeki olan değil kurnaz olan kalleş olan başa geçmiş kafalar uçmuş.... insanların beyinleri akmış....

değinmem gereken ilk şey ; biz enerjimizi harcayamıyoruz genç yaşımızda, teknoloji evrimden hızlı geliştiği için geyik avlamamız süt sağmamız gerekirken , beynimizi kasıyoruz ; fizyolojik enerji kalıyor o da sıkıntı yapıyor insanda. spor yapmak bu yüzden mutlu ediyor insanı. en çok kasan iyi oluyor , yine en sinsisi başa geçiyor. kasmayan için hayat pek parlak değil ; boş durmak en kötüsü , boş duran kendi içine kapanır.

şimdi gelelim asıl konuya , arkadaşlar bu güzel yaşamın sebebi bu sistemdir.

mesela şu an kendime bakayım , yanımda bi motosiklet anahtarı var , müzik dinlememe yarayacak bi ipod var , saat var sevdiklerimi aramam için telefon var , karşımda bu yazıyı yazmamı sağlayan netbook var. üstümde sistemin çok acımasız parçalarından biri olan giyim fabrikalarından çıkmış yerel kapitalizmin simgesi olan 1 tişört ve global kapitalizm simgesi olan bi kazak var . altımda bişey yok .... işte altta da bi pantolon var vsvs.

bunlara sahip olmamı sağlayan etkenlerden biri bu sistem, eğer motosiklet üretecek fabrika olmasaydı motor kullanamazdım o zevki yaşayamazdım. global müzik internet vs hep bu sistemin güzel ürünleri. insanı sabah 9 akşam 5 çalıştırmanın sebebi bu işte. ve işe yarıyor , bu kadar kalabalık yaşıyoruz ve koca hayata (telefonla ulaşımla) birsürü şey sığdırabiliyoruz. birsürü yeni yerler keşfedip birsürü yeni insanı tanıyabiliyoruz.

bu sistem kimseyi zorunlu olarak içine çekmiyor, herkesin önünde 2 seçenek var arkadaşlar , ya sisteme uyum sağlayıp çok çalışıp hakettiğimizi alacağız.

2. seçenek kırsal yerde yaşamak , telefonsuz elektroniksiz yapabiliyorsanız, buyrun dışarısı bomboş. mandıra filozofu gibi yapabilirsiniz çok zor değil. sistemden kopabilirsiniz. yapan var  , bu yüzden bu sisteme uyuzlanmayın mal mal




sistemin kölesi olmayın , tadını çıkarın. zorla değil seve seve kullanın.

hoşçakalın

13 Ekim 2014 Pazartesi

Kütüphanede Hayatta Kalma Rehberi

Kütüphane severiz ya ele elocular olarak, günde 8 saat durmadan rahat edemiyorum burda.

Yanlış anlaşılma olmasın hep ders çalışmıyorum kütüphanede ; blog yazması olsun , müzik indirmesi olsun , e postalara bakmasından tut film seyretmesine kadar birçok şey yapıyorum burda.

Bi kulaklık , defter vs., bilgisayar , usb kablosu : hazırız gidebilirz , nereye dersen amenna.

 valla ben burayı seviyorum abi , insanın hem toplum içinde olup hem de yalnız kalabildiği yegane yerlerden biri. Dikkat dağınıklığı eve göre çok çok az.

Kantini mantini var işte arklarla takılmaca da oluyor.

Remember!!! Hiç ders çalışmıyorum demedim , tabiikide main purpose'ımız ders çalışmak, fakat diğer türlü de iyi.

neyse espirikler şakalar bir yana , okul olmazsa bi dakika durmam burda.

gelelim ana konumuza ;

arkadaşlar öncelikle şunu unutmayalım , bu kütüphanede fısıltıyla konuşmak (doğru birşey olmasa da) serbest. Fısıltıyla konuşmak insanları niye rahatsız eder hiç düşündünüz mü?

olayın aslı şu ; telefonla konusmak ya da fısıltıyla konusmak ya da sizi tanımayan 2 kişinin yanınızda konuşması vs. sizin o konuyu merak etmeniz içgüdüsünden kaynaklı olarak rahatsız eder. misal otobüslerde telefonla konuşmak neden yasak? motoru ya da freni bozduğundan falan değil bunlar külliyen yalan. asıl sebebi insanları rahatsız etmesi. sebebi de telefonla konuşan birini dinleyen bir insanın , o konuşmanın sadece yarısını (telefonla konuşanınkini) duyabilmesidir. böyle çarpık bir konuşma insanın ister istemez meraklanmasına sebep oluyor ve o merak insanı rahatsız etmeye başlıyor. tek taraflı konuşma mantıksız geliyor insana çünkü.

aynı şekilde fısıltıyla konuşma da o şekilde rahatsız eder insanı , tam anlayamadığımız için o konuşma rahatsız ediyor, aynı zamanda anlayamadığımız bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmak ta cabası oluyor. sebepleri bunlar.

mesela aşağı katta takılanlar bilir, insanı rahatsız eder o odalardaki anırma misali konuşmalar.

olayın analizi şu şekilde , onlar kaptırmış konuşuyor ya mal mal işte onların niye bu kadar hararetli konuştukları sizin ilginizi çekiyor ve merak ediyorsunuz olay bu.

bunlar benim fikirlerim değil çeşitli araştırmalar...

misal görürsünüz kimisi çok rahatsız olur o sesten , ama bazısı da hiç oralı olmaz; hiç takmadan ders çalışmaya devam eder, o arkadaş biraz meraksız bi arkadaştır işte , bu yüzden orayla ilgilenmez.

bu gerçekleri bilin istedim yoksa ben de kütüphanede çıt çıkarılmaması taraftarıyım.

eğer bu gerçekleri bilirseniz kendinizi bu gürültülere ya da fısıltılara daha kolay alıştırırsınız.

şimdi gelelim kütüp durumlarına;

alt katı tercih edecekseniz mutlaka müzik dinleyerek ders çalışmanız ya da seslerden hiç rahatsız olmamanız gerekıyor. odalardan baya acayip sesler geliyor çünkü. alt kat biraz daha sıcaktır, ses dışında dikkat dağıtacak başka bir durum olmaz genelde. ben aşağı katı seviyorum alıştım buraya. iyice yayılıyorum dağıtıyorum öyle takılıyorum burda. zaten bizim bölüm burda genelde.

orta kat ise hep girip çıkan insanların gürültüsüne maruz kalır. kitap vereni olsun uyuyanı falan herşeyi vardır orta katta , pek sevmem ben, herkesi görüyorsun ister istemez karşı cinsle mal gibi göz göze geliyorsun ( kabul edin hepiniz yaptınız :D )

üst katta fena değil , eğer allah tarafından bile rahatsız edilmek istemiyorsanız kareller tam size göre , sürekli kitaplar için dolananlar oluyor orda da , eğer kafanızın dibinde kitap için dolananlara alışkınsanız ya da yalnız başınıza çalışmayı seviyorsanız , takılın üst katta.

kütüphanede yemek yasak , mış mış. atıştırmalık bişeyler iyi gider dersle , benim favorim benimoydu geçen sene , bu sene başka şeylere sardırırım belki.

eski makinalar çok güzeldi 24 saat açıktı , şimdi 12 de kantin kapanıyor sanırım pek takılmıyom.

soğuk kahveler iyidir uyanık kalmak için, birazcık pahalı ama beni ayık tutuyor.(sürekli içerseniz etkisini kaybeder).

ders çalışırken 15 dkda bir su içerseniz konsantrasyonunuz daha yüksek olur arkadaşlar, benim fikrim değil araştırma sonuçları ;)

vize final döneminde sabahtan yer kaparım ben , zaten ful burdayız , yerimize de çökmesinler , tekrar ediyorum : buranın demirbaşı biziz. sabah çıkar akşam gideriz... neyse... siz de kütüpte yer bulamazsanız üzülmeyin okulda ders çalışmak için tonla yer var.

interneti arada kopar , bi keresinde çok sinirlenip bilgi işlem dairesine kavga etmeye gitmiştim. çok tatlı adamlar lan , çay içtik beraber , okulun interneti hakkında konuşmuştuk.(eduroamın yeni geldiği zamanlar, hatırlarsınız) , artık kopmayacağına söz vermişlerdi o zaman , alt yapısını yeniliyolardı.

fotokopici abi en mühim zaman olan 12.30 -1.30 arası yemek arasındadır , eğer giderseniz ağzında yemek olduğu için konuşmadan kaş göz hareketleriyle geri gönderir sizi.

güvenlikleri falan iyidir. çalışanlarıda kültürlü adamlar belli, baya kitap okumuşlar boş dura dura.

kütüphaneye hiç takılmayanlar var evde nasıl çalışıyorlar anlamam. fotolar videolar cıvıl cıvıl yakında , gelecek inş.

evet kütüphane biz ele elocular için sıcak sakin samimi sessiz tatlı bir ortam, seviyorum burayı, arada boş boş takılıyorum burda blog falan yazıyorum işte.

haydi iyi geceler

öpüldünüz.

9 Ekim 2014 Perşembe

İnternet

özür:

yaklaşık 1 hafta önce angora evlerinin olduğu caddede yukarı doğru çıkarken sola dönen virajda 2 arabanın arasından geçmek istedim. Herşey istediğim gibi olmadı, viraj döndüğümüzden dolayı motor olduğundan daha genişledi ve soldaki Mitsubishi marka arabaya çarptım ve durmadan devam ettim.

tamamen benim apaçiliğimden kaynaklı bir hatadan dolayı ufak bir çarpma oldu. Panikleyip durmadım, öbür şoförden özür dilerim. Olan oldu , zaten onda hasar olduğunu sanmıyorum. Benim de sadece karenajın bağlantısı söküldü. Afedersin başgan.




Benim abim biraz sinir hastası , geçenlerde evde bi tartışma oldu ve abim internetin şifresini değiştirtti. O günden beri evde internete girmiyorum. Özellikle de kimseden internetin şifresini sormuyorum.

İnanın bana eskisinden daha iyi oldu herşey. Onedio gibi geyik siteleri ya da 1 – 2 dklık saçma sapan cezmi kalörifer videoları ya da hürriyetin “asla inanmayacaksınız”, “akıl almaz olay” gibi verdiği günlük haberler; insanın o kadar çok vaktini alıyormuş ki…

işte internet şifresini almadığım günden beri(1 haftadan fazla oldu sanırım) bloğuma yazamadım. İnanın bana hayatımdaki tek eksik bu oldu. Ben internetin yanlış kullanımına şiddetle karşı biriyim. Eminim ki birçoğumuz (aynı zamanda birçoğunuz) interneti yanlış kullandığının farkında değil. Telefondaki birçok gereksiz uygulamasından tutunda iş için bilgisayar başında oturanların dikkatini 180’ dağıtan saçma sapan haber sitelerine kadar, hepsi, bu kendiliğinden oluşmuş sistemin insanları uyutmaya yönelik araçlarından başka bir şey değil. Kendi gözlerimle gördüm staj yaparken: bi stajyer arkadaş ful onedioda değişik değişik şeyler okuyordu. Yazık etti bence stajına… fakat o halinden memnundu çünkü kendisini kandırıyordu.

 Şimdilik pek giremiyorum internete, fakat yarın kütüphane kampına başlıyorum. Dersler arasında internete bakarım kesin. En azından 3 – 4 günde bir 1 yazı yazmaya çalışacağım. Ufak  tefek fotoğraf ve ya video koymaya çalışacağım. Oku oku sıkılıyor insan.

kimisi interneti zaten sevmez; çok takılmaz internete. Ama siz de benim gibi internet girdabına sürükleniyorsanız bir an önce frenleyin kendinizi içeride , shoplu fotolardan oluşmuş , sadece mutluymuş gibi görünen insanlar var ve hepsi yapmacıklar. Görüceksiniz , bu sanal ağdan koptuktan sonra kendinizi daha özgür hissedeceksiniz.

Bu da dolap ve tabureyi yaptığım hızlandırılmış video , maksat renk gelsin :



öpüldünüz.